Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, göreve başladıktan sonraki ilk röportajını, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’a verdi. Maymun Çiçeği salgınına dair merak edilen soruları Habertürk TV ekranlarında yanıtladı.
Mehmet Akif Ersoy’un “Bakanlık haberini nasıl aldınız?” sorusuna Memişoğlu:
“Daha önce başhekimlik yaptım, genel sekreterlik yaptım. Önce de Sayın Beyefendi ile Cumhurbaşkanımız ile zaten bir diyalogumuz vardı. Bir pazartesi günü Ankara’ya seni çağırıyoruz dedi. Öyle pazartesi akşamı Ankara’da olduk gece. Sabah da yemin edip göreve başladık. Tabii çok şükür, hamdolsun insan bu görevleri Allah nasip ediyor. Beyefendi layık gördü. Allah bizi milletimize, vatanımıza, bize güvenenlere mahcup etmez diye dua ediyoruz. Elimizden geleni yapacağız.”
REKLAM“BAŞIMIZ BELADA MI?”
Ersoy, Dünyanın ve Türkiye’nin gündemini meşgul eden Maymun Çiçeğine dair “Başımız belada mı? Bize gelecek mi? Böyle riski bir şey görüyor musunuz? Gerçekten konuşulduğu gibi mi? Nedir bu mesele ve ne durumdayız?” diye sordu:
Bakan Memişoğlu “Esasında bu tür salgınlar zaman zaman olabilen, dünyanın gerçeği. 1800’lerde var, 1900’lerde var, günümüzde de var ki en büyüklerinden bir tanesini biliyorsunuz 2019 senesinin sonundan itibaren yaşadı dünya. Hele Covid-19’dan sonra doğal olarak bu tür salgın endemik veya pandemi olmasa da İnsanlar bir tedirgin oluyor.
Tabii bu virüs Covid gibi bir virüs değil, onu bilmelerini istiyorum. RNA virüsü değil, DNA virüsü. Ne demek? Yani farklı bir virüs çeşidi bu. Daha agresif seyredeceğini bilim insanları düşünmüyorlar. Birincisi o. İkincisi bu 20 yıldır zaten o bölgede, Kongo’da olan bir hastalık esasında. Yeni çıkan bir hastalık değil.
Özellikle son 2022 Temmuz’unda orada, Kongo’da bu bölgesel olan bir yerde bu hastalık yaygın hale geliyor. Özellikle uzun süreli temasla bulaşan, uzun süre yan yana kalmakla veya cinsel ilişkiyle bulaşan bir hastalık türü. Ve temasla bulaşıyor. Kovid gibi bir nefes alınımı yoluyla bulaşmıyor. Ve temasla bulaştığı için de yaygınlığı lokalize kalıyor genelde. Esasında 2022’nin Temmuz ayında Dünya Sağlık Örgütü aynı şekilde bugünkü gibi acil durum tespiti yapıyor, ilanı yapıyor orada. Ve 2022’den 2023 Mayıs’ına kadar bu acil durum ilanı devam ediyor.
REKLAM
O zaman da Avrupa’da da bizde de birkaç vaka görülmüştü. Ama bu salgın diye düşünmemek lazım. Endemik bir hastalık. Endemik dediğimiz bölgesel. hastalık. Tabii tek tük dünyanın başka merkezlerinde görülebilir.
Şimdi bu versiyonu farklı bir versiyonla 2024’te yeniden aynı bölgede bu hastalık yine görülüyor. Bu hastalık normalde o bölgede zaten görülen bir hastalık türü. Aynı virüs esasında hepsi. Ama virüsler canlı kendini değiştiren de organizmalar. Nasıl biz Covid’de gördük ya, bir başka versiyonu, bir başka tipe dönüşüyor. Çünkü kendisine karşı yapılan bağışıklık sistemiyle etkilenip yine hastalık yapacak şekilde değişebiliyorlar. Veya tam tersine hiç hastalık yapmamaya da başlayabiliyorlar.
O nedenle bu değişik türü 2024’te yine aynı şekilde yakın temasla bulaşan bir hastalık ve uzun süre olması lazım temasında. Bilim insanlarıyla oturup konuştuğumuzda Türkiye’de 2024’te bu görülmedi. Yani bunu hem bizim bilim insanları hem altyapımızda şu ana kadar herhangi bir ülkemizde bu son maymun çiçeği hastalığıyla ilgili bir tanı konulmadı.
REKLAM
Özellikle söylemek istiyorum çünkü bazen insanlar bazı inanmak istedikleri şeyleri duyurmaya çalışıyorlar ama yok yani bizde şu ana kadar yok inşallah da olmasın.
“BÜTÜN PLANLARIMIZI, HAZIRLIĞIMIZI YAPTIK”
Biz bu acil durumdan sonra bilim kurulumuzu oluşturduk ve bilim kurulu ile beraber bu hastalıkla ilgili nasıl eğer olursa eğer gelirse ülkemize nasıl bir önlem alınması gerekir? Gelmeden nasıl bir önlem alacağız? Gelirse ne yapacağız? Bunlarla ilgili bütün planlamalarımız ve hazırlığımızı yaptık. Bu bilim kurulu, bununla mücadele rehberi esasına bu. Hastalıkla mücadelenin rehberi. Zaten Dünya Sağlık Örgütü esasında ilanında bunu söylüyor. Hazırlıklı olun ama yayılıp yayılmayacağı konusunda bir netlik yok çünkü lokalize kalıyor genelde Afrika’da bu hastalık.
Tabii ki tek tük olacaktır başka yerlerde ama endemik dediğimiz salgın şeklinde olma ihtimali bilim insanlarının söylediği kadarıyla ki Covid gibi olmayacağını herkes ifade ediyor çünkü Covid temasla değil tamamen solunum yoluyla bulaştığı için çok çabuk bulaşabilen ve yaygın olabilen bir hastalık oldu.
REKLAM
Bir de RNA virüsü daha agresif seyreden bir virüs türü. Ama bu hastalıkla ilgili de aynı zamanda dünyadaki bütün bilim insanları COVID gibi bir pandemi beklemiyorlar. Pandemi olacağını düşünmüyorlar. Tabii ki sağlıkta iki kere iki hiçbir zaman dört olmaz. Onun için net konuşulmaz. Bunu toplumun da bilmesi lazım. Çünkü o virüsün yapısı bir anda değişir, başka bir virüse dönüşebilir. Veya başka bir virüs de salgın yapabilir. Ama şu var, biz sağlık sistemi olarak buna hazırız. Hazırlıklıyız. Aynı zamanda bütün kontrollerimizi, bütün önlemlerimizi almaya başladık.
ÇİÇEK AŞISI OLANLAR DİKKAT!
Bugün vatandaşımızın en bilmesi gereken şey, biz nasıl covidde başarılı olduysak, bunda da aynı şekilde bizim sağlık sistemimizde, sağlık insan gücümüzde, bizler de buna hazırlıklıyız ve bu konuda her türlü önlemi alıyoruz. Bunun testinden aşısına kadar. Yalnız başka bir şey ifade edeyim. Biraz rahatlatmak istiyorum. Aslında bu şu anda söylenen, bilim insanların bize söylediği, bununla ilgili zaten çiçek aşısı olanların %85 korunduğu konusunda.
1980’e kadar da ülkemizde zaten çiçek aşısı olmayan biliyorsunuz. Ama yine de biz her türlü önlemimizi alıyoruz. Bugün bizim bakanlığımızdaki bilim kurulumuzun ilan ettiği rehber, “Nasıl davranacağız? Hastalık nedir? Nasıl dolaşıyor?” Bunların hepsini rehberimizde yayınladık. Ve nasıl mücadele edeceğimizi, ne yapacağımızı da orada ayrıntılı bilim insanları tarafından belirlendi. Bu rehberi bizim web sayfalarımızdan ulaşabilirler.
MAYMUN ÇİÇEĞİNİN BELİRTİLERİ NELER?
Şu anda nefesle bulaşmadığını biliyoruz. O yüzden önce ateş ve baş ağrısıyla başlıyor bilindiği kadarıyla. Sonra bu cilt ve görünür bulgular ortaya çıkıyor. Tabii ateş ve baş ağrısı dediğinizde esasen birçok hastalık da olabilir. Ama şunu bilinsin yani biz Afrika’dan hikayesi olan işte bu tür vakaları takip etmeye çalışıyoruz. Bir salgın hastalık endişeniz yok. Yani şu an için alarm durum yok. Milletimiz rahat etsin. Biz bununla ilgili gerçekten biz alarmdayız.
Şöyle, bu son varyantı öldürülme oranının biraz daha yüksek olduğunu gösteriyorlar. Ama tabii ki orada 15 bin vatandaş etkilenmiş Kongo’da. İşte 517, Dünya Sağlık Örgütü’nün söylemenesine göre ölü var. Ama bu genelde immunosuppressive dediğimiz başka hastalıklar olan düşkün insanlarda ölüm oranının yüksek olduğunu ifade ediyorlar. O nedenle de takip ediliyor.
AŞISI VAR MI?
Aşısı olduğu söyleniyor, %85 koruyor, %85-90. Ama son versiyonla ilgili net bir bilgi şu anda kimsede yok.
VATANDAŞIN ALMASI GEREKEN TEDBİRLER VAR MI?
Hayır, şu anda hiçbir tedbir yok. Panik olmasınlar. Bu işler panik ve korkuyla yönetilecek işler değil, önlemle ve planlamayla yönetilecek işler. Bir tane çıktı diye Türkiye’de kıyamet kopacak halimiz yok. Onun izolasyonunu nasıl yapacağız, onu nasıl engelleyeceğiz, onu nasıl izole edeceğiz?
Bunlarla ilgili bütün hazırlıklarımız var. Ama şu anda ülkemizde herhangi bir son versiyonla ilgili son virüsle ilgili bir hastalık tanısı yok. Bunu bilmesini özellikle istiyorum.
“HASTALIKLAR SIĞINMACILAR GELDİKTEN SONRA ORTAYA ÇIKTI” İDDİASI
Bunu birebir takip ediyoruz, böyle bir şey yok. Ama maalesef spekülasyonlar, özellikle sosyal medyada böyle yapılıyor. Şu anda ülkemizde bu hususla ilgili bir acil ve önlem alacak veya farklı bir davranış açısına gireceğimiz bir durum yok.
Yalnız şu var, Covid’den sonra maalesef aşıyla ilgili dezerformasyonlar çok yapıldı. Aşı reddi dediğimiz maalesef esasında çocuklarımızı koruyacak halk sağlığı için önemli bir parametre olan aşıyla ilgili bazı kesimlerde maalesef yanlış algılar oluşturuldu.
Ve ben insanlara şunu her zaman söyledim. 1900’ün başında dünyada salgın hastalıklar ölüm sebeplerinin birincisiydi. Ve biz onları hastalık gelmeden bedenimizi hazırlayan bu maddelerle önledik. Ve salgın hastalıklar bugün dünyada 3. sırada ölüm oranlarında. Ve en önemli şu anda ölüm sebebi özellikle gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde dolaşım hastalıkları. Yani Covid’den 2 senede 6 milyon kişiyi kaybetti. Ama her sene 17 milyon kişi sadece dolaşım hastalıklarından rahmetli oluyor, ölüyor. Yani dolaşım dediğim kalp hastalıkları, dolaşım hastalıkları ve inme dediğimiz…
KORONAVİRÜSÜ AŞI MI BİTİRDİ?
Tabii ki Covid’in aşının ve dönüşmesi ve korunmasının da bitmesine en büyük etkenlerden bir tanesi. Çünkü şöyle bir şey söyleyeyim. Aşı dediğiniz esasında virüsü öldürmüyor. Aşı dediğiniz şey, size düşman gelmeden önce düşmanın özelliklerine benzer bir antrenman gibi, tatbikat gibi bir şey yaptırıyorsunuz vücudunuza ve sizin vücudunuzda asker, karşıdaki düşman gelmeden o düşmanı tanıyor ve hazırlık yapıyorsunuz beden olarak. Vücudun koruma mekanizmalarını geliştiriyorsunuz.
O düşman vücudunuza gelir gelmez hazır olan bu askeri sistem gibi aynı, öyle düşünün. Basitçe anlatıyorum bunu. O gelen düşmanı hemen yok edebiliyor. Eğer siz aşıyı kullanmasanız, hiç vücudunuz ona benzer bir düşmana benzer bir tatbikat yapmasa, hiç tanımadığınız bir kişiyle karşılaştığınızda önce onu tanıyacaksınız.
Sonra onunla mücadele etmeye başlayacaksınız. Halbuki aşı öyle bir şey değil. Aşı sizi daha düşman gelmeden, düşman özelliklerine benzer, sizi antrenör eden, sisteminizi koruma sistemlerinizi ayağa kaldıran bir şey.
COVİD 19 AŞISINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER
Biz Covid’de çok acil hareket etmek zorunda kalmak durumundaydık. Ne ile karşılaştığımızı, nasıl mücadele edeceğinizi Covid esnasında öğrendik. Ve o aşı zaten çalışılan bir aşı türüydü.
Ama biz gerçekten, ben İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yaparken de bunu gördüm. Aşıdan sonra hepimiz biliyoruz ki COVID pikleri çok düşük ve yatay seyretmeye başladı. Komplikasyonları var mı? Bilimsel olarak böyle bir şey ispatlanmadı.
Yani bir kanıt lazım. Kanıt dediğinizde normal istatistikten veya normal seyirden, farklı seyreden bir durumun tespiti ve bunun yayınlanmasıdır. Yani böyle bir yayın yok, böyle bir şey yok ama işte benim arkadaşım öldü, covidden öldü. Pıhtı da atabilir, işte başka bir şey de yapabilir. Ama bunu aşıya bağlamak için bilimsel olarak bir çalışma öyle bir dünyada da yok, bizde de yok bildiğim kadarıyla. Ama şu var, covid aşısından sonra hastalığın hafif silik geçirdiği veya ölüm oranının azaldığına dair birçok bilimsel yazı var.
“9 AŞIYI ÜRETECEĞİZ”
Bu aşıyı biz de üretiyoruz, üretmeye başlıyoruz. Kendi aşımızı yapacağız. Zaten yaptık. Bakanlık olarak bu konuda da iyi bir çalışma içindeyiz. Aşılarımızı kendimiz üreteceğiz. Tüm aşılarımızı. 9 aşıyı kendimiz üretmeye başlayacağız. Daha çok üretildi ve kapatıldı. O çok eleştirildi.
Tabii ki dışarıdan temin daha kolay gözüktü belki o zamanlar. Ama şimdi biz bu aşıları yeniden yapacağız. Çünkü o tecrübeyi kaybetmemek lazım herhalde.
İnsan gücü, insan kalitesi çok iyi Türkiye’nin. Yani bunu net söylüyorum. Bilim insanlarımız da iyi. Altyapımızı da hazırlıyoruz. İnşallah bu aşıların hepsini üretir, kendimiz üretir hale geleceğiz.
AİLE HEKİMLİĞİ SİSTEMİ ÇALIŞMIYOR MU?
Biz esasında 1960’ların sonunda sosyalizasyon dediğimiz sağlık ocağı sistemiyle temel sağlık dediğimiz koruyucu sağlık ve birinci seviye tedaviyi sağlık ocaklarıyla planlaması yaptık. Ve esasında bir miktar önce başarılı oldu. Sağlık ocağı neydi? Bölgesel sağlık sistemiydi.
Yani o kendi bölgesindeki insanları kendisinin aşılaması, koruyucu hekimlik, birinci basamak tedavi gibi şeyler yapardı. 2003’ten sonraki sağlıkta dönüşümle biz bölgeselden çok kişiye bağlı sağlık sistemine geçtik. Hasta odaklı sağlık sistemini yönetmeye başladık. Bu çok önemli bir şey.
Hasta ve insan odaklı diyelim daha çok. Ve biz her bir insanın bir hekiminin olması bazından çıktık. Bölgeselden çıkarak her bir kişinin kendisine ait bir aile hekimi olsun temel düşüncesiyle hareket ettik. Ve öyle de yaptık.
2010’dan sonra da aile hekimliğine geçtik. Aile hekimliği nedir? Esasında sizin hem sağlık danışmanınız hem sizin çocuklarınızı, ailenizi takip edecek birebir sizin hekiminiz olan bir tanımlama yaptık. Çalıştı mı? Evet. Esasında çalıştı belli bir süre. Yalnız şöyle, bazı revizyonlara ihtiyaç vardı, artı bazı sayısal artımlarına ihtiyaç vardı. Ve bu aile hikmesi aslında temel sağlık dediğimiz, koruyucu sağlığın en önemli unsuru.
Çünkü siz hastalanmadan hastalığınızı korumanız gerekir. Ama toplumsal alışkanlıklar bir süre sonra oluşur.Siz bir yapıyı kurduktan sonra onun bir süre alışma süreci olacaktır. Bu alışma sürecinde de iyi organize ve onları iyi tanıtmamız lazım. Esasında biz aile ikimliğini kurduk ve sistemimiz de çok iyi yürüdü. Bunu esasında COVID’de de gördük.
Çocuklarımızın gelişimine hamilelerimizin takvimine baktığınız zaman veya temel sağlık göstergelerine baktığınız zaman çocuk ölümlerine, bebek ölümlerine, anne hamilelik, anne ölümlerine esasında dünyada en büyük başarılardan bir tanesini elde ettik. Yani bu aile kimliklerinin takipleri ve çocuklarımıza, aşılarımızı ve insanlarımızı takibiyle olduk. Ama belli yaş grubu özellikle aile hekimlikleri konusunda maalesef alışkanlıklarını tam değiştiremedik.
ŞİMDİ NEYİ DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?
Şimdi biz bir kere aile hekimliğinin iki fonksiyonu var. Bir koruyucu hekimlik, danışman gibi. Sağlık ve yaşam merkezlerimiz var 450 tane Türkiye çapında. Ben geçen gittim. Sağlıklı yaşam ya da sağlıklı hayat merkezleri dediğimiz yerlerde psikoloğu var, aile danışmanı var, sosyal çalışmacı var, fizyoterapist var, diyetisten var.
Kanser taramalarıyla ilgili ücretsiz taramalar var, mammografi filmleri var. Ama maalesef biz bu toplumun bu alışkanlığını yeteri kadar sağlayacak belki de tanıtımı yapamadık. Bunları yapacağız. Ve en önemli şey koruyucu hekimliği toplumun tarafından sahiplenilmesi gerekir. Yani topluma şunu anlatmamız lazım.
“HASTALANMADAN BEDENİNE BAKMAYI ÖĞRETECEĞİZ TOPLUMA”
Hastalanmadan bedenine bakmayı öğreteceğiz topluma. Bugün baktığınız zaman toplumda dört tane büyük riski var. Bunlardan en önemlilerden bir tanesi de obezite. Beslenmeyi işte aile hekimiyle veya sağlıklı hayat merkezlerine danışmanlarıyla öğreteceğiz. Kilon fazla mıdır bunu nasıl vereceksin? Aile hekimine danışacaklar. Veya işte aile danışmanın psikolojik olarak çocuğunuzda bir sıkıntı varsa çocuğunuzu psikoloğa götüreceksiniz, ona danıştıracaksınız.
Bunlar şu anda ülkemizin altyapısında var. Yani illa hastaneye gitmesine gerek yok. Önce bu toplum bunu yerleştirecek. Başka bir şey daha söyleyeceğim aile hekimliğiyle ilgili. Aile hekimi sanki sadece reçete yazıyormuş gibi bir algı var. Hayır. Aile hekimi birinci tedavi edecek.
Sizin eğer hastalığınız gerçekten aile hekiminde çözülecekse, hastaneye gidip, o kalabalığın içinde eziyet çekmenizin de anlamı yok. Yani topluma da bunu anlatmamız lazım. Biz bununla ilgili de ayrı teşvik unsurları oluşturacağız. Aile hekimliğine gidişi kolaylaştırdığımız gibi doğru zamanda, doğru yerde, doğru tedavi yapmakla ilgili iyi hekimlik uygulamalarıyla ilgili de ödül sistemine geçeceğiz.
HASTANELERDEN RANDEVU ALMAK NEDEN ZORLAŞTI?
Belli branşlarda evet maalesef bazı sorunlarımız var. Şimdi Mehmet Akif Bey, OECD’nin ülkelerin ortalaması, sağlık sisteminde her bir vatandaşın ortalama 5.8 Avrupa Birliği, 6. O işte ortalamasıyla sağlık hizmeti aldığını gösteriyor senede. Bizde kaç? 12 falandır.
Hekim açığımız var, bazı branşlarda da var. OECD ortalaması, hekim sayısı olarak 350. Bizim hekim sayımız 239.100. Ona rağmen, bizim sağlık çalışanlarımız, hekimlerimiz ki bunlar gerçekten ben gurur duyuyorum. Çok özveriyle çalışıyorlar. Tabii ki istisnalar vardır. Ama gerçekten inanılmaz bir sağlık sistemi, hizmeti sunuyoruz.
Dünya bu sağlıkla ilgili gerçekten bizi örnek alıyor. Ama şöyle bir şey var, ya insanlar gereksiz gidiyor veya biz bunları doğru zamanda doğru yere yönlendiremiyoruz demektir. Hangisi? Bunun ikisi de var esas. Hekim ve sağlık demek insanlara sevgi duyan, onları iyileştirmeye çalışan bir meslek bu. Maneviyatı da var bu işin, duygusu da var. Yani siz o duyguyu değerli hissettirmeyi yapmazsanız soğur o, kaçar.
Biz iyi hekimlik uygulayan hekimlere hepimizin değer vermesi ve sahip çıkması gerekir. İstisnalar varsa bu 182’de var, 184’de var, CİMER’de var ama şunu söylüyorum. İyi hekimlik uygulayan hekimlere hepimizin sahip çıkması lazım. Ve onu şunu söyleyeyim. Hasta ile hekim arasındaki manevi bir alan var. Çok özel bir alan. Bunu hepimizin koruması lazım.
Hastanın koruması lazım. Hekimin koruması lazım. Biz yöneticilerin de koruması lazım. Çünkü burası çok çok mahrem ve özel bir alan. Hekim hastaya sahip çıkması lazım. Hastanın da hekimine güven duyması lazım. Çünkü siz güvendiğiniz bir insana bedeninizi emanet edebilirsiniz. Eğer ona güveninizi kaybetmişseniz emanet edebilir misiniz? Mümkün değil.
Sağlıkta güven endeksi olmadan hiçbir şey olmaz. Dünyanın en iyi hekimi de olsa, eğer güvenmiyorsanız sıkıntı olur. Onun için hekimle, hasta arasında ilişki, bizim hep beraber buna sahiplenmemiz lazım. iyi hekimlik uygulamalarını ve iyi hekimlere hepimizin değer vermesi lazım. Vatandaşlarımızın da bunun felsefesi üzerine 5 dakika düşünmesi lazım.
Aslında gittiğinizde doktora kendi bedeninizi, yani sağlığınıza emanet ediyorsunuz. Hiç kimse böyle düşünerek gitmiyordu. Yani şu da var. Ben geldim bunu halletmiyorum. Hekimler hedefli insanlardır, hassas insanlardır. Biraz açık söylüyorum. Ya çalışmayı sever, hedefi sever. Biraz değerli hissetmek ister. Eğer siz onun değerini hissettirirseniz, o hekim size sahip çıkar. Siz değerli hissettiriyormuşsunuz. Ben yönetici olarak hissettirmeye çalışıyorum.
“BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ ŞANSIDIR SAĞLIK SİSTEMİ”
Benim için Türk hekimleri, ki Mustafa Kemal Atatürk kendimi Türk hekimlerine emanet ediyorum diye söylemişti. Ben kendimi de Türk hekimlerine emanet edecek kadar onları değerli ve kaliteli buluyorum. Bu ülkenin en önemli şansıdır esasında sağlık sistemi. Ben çok ne söylüyorum, öyle bir ideal taşıyorum ben.
Sağlık sektörü, bugün dünya sağlık sektörüyle ilgili inanılmaz bir gelişim sürecine girmiş durumda. Özellikle Covid’den sonra. Biz hem üretimiyle, hem teknolojisiyle, hem bilgisiyle, hem hizmetiyle sağlık da Türkiye’nin en önemli lokomotif sektörlerinden, en önemli sektörlerinden bir tanesi yapabiliriz sağlığı. Bu alt yapı var. Ama bir şey söyleyeceğim. başa dönelim esas konumuzu 11.2 fazla dediğimiz şeyi biz işte aile hekimliği sistemiyle gerçekten o hekimin ona sahip çıkmasıyla aynı zamanda mükerrer dediğimiz tekrar tekrar başvuruları yöneterek ve gerçekten hastasına sahip çıkan tekrar başka bir doktora gitmesine ihtiyaç duymayan iyi hekimlik uygulaması yapan bütün hekimlere sahip çıkarak optimize etmeye çalışacağız.
SMA HASTALARI İLE İLGİLİ SON DURUM NEDİR?
Devlet bu SMA hastalarının çoğuna ilacını sağlıyor. Ama bu mağduriyetten istifade eden bir kısım insanımız da oluştu maalesef. Bir SMA hastasına birisi ümit veriyor. İşte şu ilaç çok iyiydi diyor. Her çareye koşuyor insanlar. Bizim devletimiz bu konuda çok bonkör. İlacını da veriyor. Bir bilim kurulumuz var, buna karar veriyor. İlaç yarayacak mı, yaramayacak mı?
Şunun çalışmasının talimatını verdik. Bu SMA hastalardan toplanan ilaçlar çocuklara ne kadar fayda etti? Ne kadarının hayatını kurtardı, ne kadarını düzeltti? Bunları ilan edeceğiz. Ama SMA hastaları bizim için devletimizin ilaçlarını ödediği hasta türüdür. Bunu ama bilim kurulu karar verir, doktorlarımız karar verir.
Bu konuda biraz bu kampanyaların vesairelerinde ipinin ucu kaçmış gibi gözüküyor. Bunları yeni düzenlemeye yapacağız. Yani yurt dışındaki o tedavi yöntemi de aslında tam olarak sonuç vermiyor mu? Onların hepsini ölçeceğiz, sonra size ileteceğiz kamuoyuna.
Haber Kaynak : HABERTURK.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024